Türkiye Prefabrik Birliği | Sayı: 136

SÖYLEŞİ BETON PREFABRİKASYON EKİM 2020 ◆ SAYI : 136 25 Mazeret beyan ettim. Umdum ki bir süre sonra vazgeçer. Fakat vazgeç- medi ve ısrarcı oldu. İyi bir şey olsun, gerçekten işe yarasın ve kolay okunan bir kitap olsun istedim hep. Bir süre sallandı durdu. Ama bu arada aklımın bir köşesini hep meşgul etti. İçeriği hakkında bazı arkadaşlarla zaman za- man görüştük. Hatta Altay’la (Çizgena- kat) bu konuda özel bir görüşme bile yapmıştık sanırım, içeriği hakkında. Kimlerle röportaj yapmam gerektiğini de yine bu görüşmelerde saptamıştık. Kitabın kurgusu ortaya çıkınca öncelik- le röportajlara başladık. İzmir toplantısı ve Birlik’in kuruluş aşamalarını zaten bire bir yaşamıştım. Girişteki “Yapı Üretiminin Kısa Tarihi”ni yazdım. O yıllardaki sınaileşme hamlesinin ne- denlerini, devletin teşviklerini, kişilerin insanüstü emek ve gayretlerini, o yılları bizzat yaşamış bir kişi olarak becere- bildiğim ölçüde aktarmaya çalıştım kitapta. Kitabın yazımı sırasında içeriğine ve kurgusuna ilişkin herhangi bir baskı ya da telkin gelmedi kimseden. Ama Birlik yönetiminden ve görüştüğüm tüm kişi- lerden her aşamada büyük destek ve yardım gördüm. Sonunda 2006 sonla- rında kitap basıldı. Bu röportaj arifesin- de tekrar baktım. Sanırım pek de kötü olmamış içeriği. İyi ki yapılmış dedim kendi kendime. Ama tekrar söylemek isterim. Köksal’ın ısrarı olmasa, bu ki- tap ortaya çıkmazdı. C.A. Bu kitabın sizin kaleminizden ya- zılmış sunusunda Fransız şair ve yazar Jules Romains’ten çok güzel bir alın- tı yapmışsınız, ilk paragrafta. Şöyle; “Kişi ölünce hemen kaybolmaz, adı bir süre daha dolaşır ortalıkta. Ama bir an gelir, o ad son kez söylenir; ondan sonra artık kimse o adı anmaz ve bil- mez olur. İşte kişi o zaman gerçekten ölür.” Sizi bu kitabı yaratma çabasına, sorumluluğu almaya iten “Beton Pre- fabrikasyon ve Türkiye Prefabrik Birli- ği” nin Türkiye’de ortaya çıkıp, gelişip, kökleşmesine emeği geçmiş kişileri bir kez daha anma ve ilerde de anıl- masına vesile olmaktı, değil mi? Neler söyleyeceksiniz? Ş.A. Vallahi doğruyu söylemek ge- rekirse biz bu amaçla yola çıkmadık. Bahsettiğiniz alıntı “Sunu”nun başın- dadır. Rahmetli Çetin Altan da köşe yazılarında kimi zaman bunu hatırla- tırdı. Ve Türk halkının geçmişini merak etmeme geleneğini günümüzde de sürdürdüğünden yakınırdı sürekli. Ve geçmişiyle ilgilenmemek, aslında ken- di varlığını önemli bulmamaktır derdi. Ben de “Sunu”yu, Birlik’in bu tarihçeyi hazırlatmakla o geleneğin dışına çık- tığını vurgulayarak bitirmiştim. Tabii olumlu anlamda, övgü anlamında. Biz bu amaçla yola çıkmadık ama iz- lediğimiz yöntem ve içerik söylediğiniz sonucu kendiliğinden doğurdu sanıyo- rum. Ülkemizde prefabrikasyonun ve Birlik’in ortaya çıkmasında, gelişme- sinde ve kökleşmesinde emeği geçmiş kişilerin (ağabey ve kardeşlerimizin) anılmasına da hizmet edecektir elbette kitap. Bizim neslin okumuş insanları kendile- rini devlete borçlu hissetmişlerdir hep. Çünkü eğitim alanında devletin bizlere sunduğu imkân ve hizmetler hep üst düzeyde olmuştur. Mesela ortaokul ve liselerde Edebiyat hocalarımız genellik- le dönemin romancıları, şairleri, hikâye

RkJQdWJsaXNoZXIy MTczMDA=