Türkiye Prefabrik Birliği | Sayı: 136

SÖYLEŞİ BETON PREFABRİKASYON EKİM 2020 ◆ SAYI : 136 27 Ş.A. Bu tasnif biraz da kendiliğinden ortaya çıktı. Ama elbet bir başka tasnif de yapılabilir. Doğuş ve Emekleme Dö- nemi’nde firmaların betonarme prefab- rikasyona nasıl başladıklarını, devletin bu firmaları teşvik amacıyla çıkardığı işleri ve sektörün yerleşip gelişme- si için yapılanları anlatmaya çalıştık. Büyüme yıllarında birlik olma ihtiya- cının nasıl doğduğunu ve bu amaçla yapılan İzmir’deki toplantının önemli ayrıntılarını dile getirdik. Tabii Prefabrik Birliği’nin yurtiçi ve yurtdışı faaliyetle- rinden söz ettik. Ama prefabrikasyon konuta aktarılamadı tam anlamıyla. Bu nedenle sektör daha ileri gidemedi. Sa- nırım bunu açıkça dile getirmedi ama devlet de pek istemedi bunu. Ve sek- tör Duraklama Dönemi’ne girdi. Bunun nedenlerine ilişkin kitapta pek çok ay- rıntı vardır. Şimdi tam hatırlamıyorum. Hatta 90’lı yılların başlarında “Konutta Prefabrikasyon Neden Gelişemiyor?” başlıklı bir makale yazmıştım ben. Der- gide yayımlandı. Kimi köşe yazarları da yazılarında alıntı yaptılar. Son bölümde de kitabın yayımlandığı 2006 yılındaki durumdan söz etmiştik sanırım. C.A. Aktif çalışma hayatınız sona er- miş ve sektörden bir süredir uzak kalmış olmanıza rağmen, son on beş yıla (2005-2020) ilişkin sizde birikmiş gözlemler nelerdir? Bugün ilave olarak bu on beş yılı da yazmak isteseniz, bu dönem için hangi başlığı seçerdiniz? Ş.A. Birlik’in ilk yıllarında biz bir yandan pazarı büyütmeye gayret sarf ederken, öte yandan geniş halk kitlelerine pre- fabrikasyonun ne olduğunu anlatma çabasındaydık. Birlik’in kuruluşundan 5-6 yıl sonra, televizyonda muhabir bir kasabalıyla görüşüyor. Adam dedi ki; devletin bize, işte prefabrik mirefab- rik evler yapması lazım. Yani uyduruk kaydırık der gibi. Sanıyorum kastı por- tatif şantiye binalarıydı. Hem gülmüş, hem üzülmüştük. Sanırım artık herkes bunun ne olduğunu biliyor. Günümüz- de prefabrike cami, prefabrike rüzgâr santralı yapıldığını görüyorum. Öyle sanıyorum ki dünyadaki ileri ülkelerin düzeyine ulaştı ülkemizdeki prefab- rikasyon. Ama yeterli pazar payına ulaşamadığı kanısındayım. Bunun pek çok nedeni var. C.A. Siz, sektörde iz bırakmış Eston Firmasının uzun dönem Genel Mü- dürlüğünü yaptınız. Buraya referansla “beton prefabrikasyon konut” ve bu başlığın sektörümüzde yeterince ge- lişmemesi üzerine düşünceleriniz ne- lerdir? Ş.A. Ben, devletin normal koşullarda prefabrike konut istemediği kanaatin- deyim. Galiba şimdi de istemiyor diye düşünüyorum. Ancak başı çok sıkıştı- ğında, âfet konutları filan gerektiğinde veya acele öğrenci yurdu yapmak is- tediğinde bu yola başvuruyor. Çünkü süre belirli, fiyat sabit. Kımıldamak mümkün değil beton prefabrikasyon- da. Dahası, bütün tesislerini özelleş- tirme adı altında devreden devlet, 15 yıl kadar önce bizzat konut üretimine başladı ve sürdürüyor hâlâ. C.A. Sizin dönemizdeki sektör veya genelde çalışma hayatına bakarak bu- günü nasıl değerlendirirsiniz? Bir de Türkiye Prefabrik Birliği’nin yaptıkları veya katkı koyamadığı hangi hususlar vardır, dün ile bugünü kıyaslarken? Ş.A. Türkiye’de en büyük işveren dev- let olmuştur her zaman. Bizim çalıştı- ğımız yıllarda devlette çok nitelikli kad- rolar vardı. Öyle ki, özel sektör vasıflı bir elemana ihtiyaç duyduğu zaman, devlet kadrolarını şöyle bir tarardı ön- celikle. O kadrolar kendilerine de, bize de güvendikleri için, ilişkiler olabildiği ölçüde düzeyliydi. İkinci önemli husus, şimdilerde bir güvensizlik ortamının söz konusu ol- duğunu görüyorum. Üçüncü olarak izlenen politikalarda, inşaat dışında yerli üretimin desteklenmediği hatta istenmediği gözlemim bulunuyor. Nihayet bir başka önemli husus, bu- günkü eğitimin ve üniversitelerin du- rumudur. Yanılmıyorsam, bizim za- manımızda 5 üniversite vardı. Ya da altı. Ama hepsi de çok nitelikli eleman yetiştirirlerdi. Şimdi 200’ün üstünde üniversite var. Ama eğitim kalitesi çok düştü.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTczMDA=