Türkiye Prefabrik Birliği | Sayı: 140

SÖYLEŞİ BETON PREFABRİKASYON EKİM 2021 ◆ SAYI : 140 16 çok fena kızdıydı. Bana, “Niye bana gelmedin, karar vermeden önce” de- mişti! Tabii iyi niyetli şeyler. Bu özel sektör dönemi kaç sene sürdü Hocam? Bu dönem tam 10 sene sürdü. Tabii ben özel sektöre giderken, bilimsel araştırmalarıma devam ederim, diye düşünüyordum. Belki de dışardan ders filan da veririm, bilimden kopmak iste- miyorum yani. Ben bilimsel çalışmayı çok seven bir insanım, Amerika’day- ken o kültürü biraz daha geliştirdik. Fakat öyle bir sorumluluk verdiler ki, şirketin işleri ben geldikten sonra o ka- dar korkunç arttı ki, takip edemedim. Türkiye’de hiç işleri yokken, iki üç yıl içinde 83, 84 ve 85 yıllarında muaz- zam iş aldılar. 2. Köprü Çevre Yolu, Galata Köprüsü, Güney Haliç, Kuzey Haliç Kolektörleri (kanalizasyon tünel- leri), düşünebiliyor musunuz? Bunları bir bürodan idare etmeniz de zor. Zaten 2. Boğaz Köprüsü ve çevre yol- ları için ayrı bir kadro kurdum sonra- dan. Bunlar Türkiye’de alınan işler, her biri büyük ve problemli. Örneğin Galata Köprüsü. Ondan sonra Libya’da üç dört tane büyük iş var. İki tane büyük liman yürüyor, ayrıca İran’da ve Tu- nus’ta liman işleri, İstanbul’da deniz deşarjı. Çok da enteresan işler yaptık tabii. Örneğin “roadheader” ile kazılan kanalizasyon tünelleri, Türkiye’de ilk uygulamalardır. O zaman cıvatalıydı, segmentler. İlk dizaynı ben İngiltere’de yaptırdım, çünkü 6 cm et kalınlığı var, kendime güvenemedim, ama sonraki- leri kendimiz yaptık. Sağ olsunlar bana epey özgürlük verdiler, iş çoktu ama çalışma şartlarım iyiydi. Bazılarının dü- şündüğü gibi müthiş yüksek maaşlar almadım ama tatmin ediciydi. Fakat araştırmada hiçbir şey yapamadım. Yeniden üniversite… Derken yeniden üniversiteye dönüyor- sunuz. Evet… Yaş ilerliyor, bir müddet sonra bu beni çok rahatsız etmeye başladı. Tekrar geri dönebilmek üniversite- ye kolay değil, ama mucizeler oluyor insanın hayatında. Birkaç tane daha mucize var hayatımda ama o sıralar enteresan bir gelişme oldu. Yapı-ze- min etkileşimi konusunda iyiyim, hem doktoramı o konuda yaptım, hem de doçentlik tezimde çok güzel şeyler yaptım. Ama devam edemedik, tam da o sıralarda çok gelişiyor konu. Yani benim yaptığım şeyler çok istikbal vaat eden şeylerdi. Yarım kalmıştı benim için. Bu arada bu alanda yabancı bazı bilim adamlarıyla zaten temas etmiş- tim. Evvelki sene vefat etti, bir John Wolf vardı. İngiliz-İsviçre kırması bir adam, bu konuda dünya çapında bir adamdı o zaman. Seksenlerde, dok- sanlarda yazdığı beş tane kitabı vardır. Ben onunla çok iyi ilişkiler kurmuştum. Benim bu konuda yazdıklarımı çok be- ğenmişti. Enteresan adamdı rahmet- li. 1992’de ODTÜ’den Polat Gülkan, Amerika’da California Berkeley’de bir süre birlikte çalıştığı ünlü Prof. Ray Clough ile birlikte Antalya’da yapı-ze- min etkileşimi konusunda bir “Nato Advance Study Institute” düzenlemiş- ler (o zamanlar NATO bu tür ileri dü- zeyli eğitim çalışmalarını desteklerdi, sonraları devam etmediler). Antalya’da Kemer’de on gün sürecek bir toplan- tı, bu konuda dünyada en tepede kim varsa, hepsi davetli ve katılıyorlar. İçle- rinde tabii John Wolf da var. Sizi o toplantıya davet ettiler ve bu yeni bir dönüm noktası oldu. Bir gün beni Polat Gülkan aradı. Ken- disi benim çalışmalarımı pek bilmi- yor, o yüzden davet etmemiş, ama John Wolf, Aydınoğlu’nu neden bu toplantıya çağırmadınız?” diye sor- muş. “Türkiye’deki en iyi adam odur bu konuda, nasıl çağırmazsınız” diye serzenişte bulunmuş. Bütün babalar geliyor, sen de gidip ders vereceksin, kurs vereceksin bu babalar arasında. Eyvah dedim, ben unuttum kaç sene- dir. 1982’de bu konuyu ve araştırmayı bıraktığım için yayınları da yeterli şe- kilde takip edememiştim. Neyse biraz zaman vardı. Aslında, vakit bulama- dığın için yapamıyorsun ama kafada bazı şeyler yüklü, öyle birtakım tasav- vurlarım vardı, vaktim olsaydı şunu yapardım, bunu yapardım, gibi. O sıra işimde de bazı rahatlamalar oldu, biraz vaktim oldu, oturdum güzel bir makale yazdım. Epey güzel bir şey olduğunun ben de farkındaydım. Sonra gittim an- lattım, orada da çok beğendiler. Benim için müthiş bir şeydi, kendime yeniden güven geldi. Yeniden nefes aldınız. Evet unutmamışım, 10 sene sonra bunu yapabildim! O bana bir güven verdi, tekrar dönebilir miyim üniver- siteye? Artık düşünmeye başlamış- tım. Birinci tesadüf bu. İkinci tesadüf 1989’da Mustafa Erdik burayı (Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Bölümü) oluşturdu. Mus- tafa’yla ben eskiden tanışmazdım, zaten yurtdışındaydı, 1980’lerde ta- nıştık. Daha sonra STFA’da iken bazı projelerde bana danışmanlık yaptı. Mustafa burayı geliştirmeye çalışıyor- du, bana da katılmamı teklif etti. Tabii ortada bir şey yok, burası sıfır yani. Bir yandan İTÜ’deki arkadaşlarla da ko- nuşmaya başladım. Orada kadro var mı, acaba beni isterler mi? Mustafa çok ısrar edince, baktım burası geliş- meye çok açık bir yer, direkt konum- la ilgili. 1992’de buraya girdim! 1992 ortalarında tayinim çıktı, dedim hemen gelemem, beni bir süre idare edecek- siniz, işlerimi toparlamam lazım. Ara

RkJQdWJsaXNoZXIy MTczMDA=