Türkiye Prefabrik Birliği | Sayı: 140
SÖYLEŞİ BETON PREFABRİKASYON EKİM 2021 ◆ SAYI : 140 21 rinde çalışalım, dedim. Kabul edilme- di, Türkiye gibi bir ülkenin Eurocode çalışmalarına bu kadar ilgisiz kalması inanılır gibi değil. Türkiye geri bir ülke değil o kadar Avrupa’da Bulgarlar, Slo- venler iki buçuk milyon nüfuslu ülkeler giriyorsa. Milano’nun kuzeyinde Is- pra’da Avrupa Ortak Araştırma Merkezi var, orada bir toplantıya gittim, hatta ODTÜ’den bazı arkadaşlar da geldi- ler. Yine cebimizden parayla gittik. Bu toplantı Eurocode’ların yenilenmesi çalışmalarının başlatılmasına ilişkindi. Orada bir kez daha gördüm, Letonya gibi küçük ülkelerin bile temsilcileri kendi devletleri tarafından görevlen- dirilmişler, Türkiye’den birkaç profe- sör kendi merakları ile geliyorlar. Bu kadar sahipsizlik olur. Tabii kimsenin umurunda değil bu, ama üniversite ca- miasından da bu konuyu benim kadar takip eden pek bir kimse yoktu yani. Belli alanlarda temasları olanlar oldu- ğunu duydum sonradan, ama organize olarak bu işe sahip çıkma anlamında bir çaba yok. TSE ilgisiz tabii. İsrarımla bizim komite, AFAD filan hep beraber bir ara TSE’de toplantılara gittik. Son- rasında ilerleme olmadı. Söyleşiyi sonuçlandırırken… Geriye dönüp baktığınızda, 50 yıllık, mesleğe başladığınız anla şu günü yaptıklarınız, ülkenin durumu, yukar- dan baktığınızda neler söylemek ister- siniz, bir özet belki. Benim meslekte 56. Yılım. Üniversi- teye gireli ve deprem mühendisliği ile ilgilenmeye başlayalı da, 1971’den bu yana 50 yıl. Tam 50 yıl doldu. Şimdi bu 50 yılda Türkiye çok gelişti, onda hiç şüphe yok. 50 yıl önceki durumlara oranla her alanda gelişti. Ekonomik ba- kımdan gelişti, eğitim alanında gelişti, ben gelişmedi demiyorum yani ama çok daha fazla gelişebilirdi. Başka ül- keler, 50 yıl önce bizim gerimizde olan ülkeler bizi geçtikten sonra, biz özel- likle son yıllarda geriye gidiyoruz, üni- versite eğitimimiz çok kötü durumda. Felaket durumda, her yere üniversite açarak, yüksek öğretimi geliştirdikle- rini söylüyorlar, üniversite eğitimi ber- bat durumda. Mühendislik hizmetlerini doğru dürüst bir sistematiğe sokama- dık. Bakın yakın zamanda ben bir kitap bölümü yazdım İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür A. Ş. olarak ya- yınladığı “İstanbul’un Deprem Gerçe- ği” adındaki kitaba Halka yönelik, in- şaat ve özellikle deprem mühendisliği açısından konuyu anlatmaya çalıştım. Biliyorsunuz sadece yer bilimciler ko- nuşuyor, halka karşı. İyi de bir şey oldu sanıyorum, 60 sayfayı bulan bir bölüm bu kitap içerisinde. Düşündüğüm her şeyi, halkın bilmesini öngördüğüm her şeyi yazmaya çalıştım. Orada da ifade ettim, Türkiye’deki inşaat süreci, yani mühendislik hizmetleri artı müteahhit- lik hizmetleri… Mühendislik hizmetleri derken neyi kast ediyorum, proje yapı- mı, proje denetimi artı inşaat denetimi. Bir bütündür bu biliyorsunuz ve aynı insanlar tarafından yapılır. Dünyada böyle yapılır yani, müşavir mühen- dislik. Bir de müteahhitlik. İşte bu iki alanda büyük bir sistemsizlik var. Yani geliştik ama tabiri caizse paldır küldür geliştik. Türkiye büyüyor, ediyor ama verimlilik yok. Verimli büyüyemiyor, biz büyüdük iyi şeyler de yaptık ama, çok daha iyisini yapabilirdik, paldır kül- dür yaptığımız için; artı bir sürü şeyi de kötü yaptık. Lüzumsuz para harcadık, yani paramızı daha iyi kullanabilirdik. Ve bu hala devam ediyor, cehaletle para kaybediyoruz. Sözünü ettiğim kitaptaki 60 sayfalık bölümün kısal- tılmış bir özetini İMO İstanbul Şubesi Bülteni’nin son sayısında yayınlandı, okuyabilirsiniz. Yani çok gelişme var ama biz aslında bunun çok ötesine geçebilecek biri- kime sahiptik. Sizin neslinizden daha kaliteli nesillerin şu anda yetişiyor ol- ması gerekir diyorsunuz.. Evet. Doğal gelişimin sonucu olarak kalitenin devamlı yükselmesi lazım. Eğitim kalitesinden bahsediyorum. Yok ama… Atatürk’ten beri kurulan düze- nin iyi tarafları hala bir şeyler üretiyor. Hiçbir şey de üretmiyor değiliz, çok şükür, bazen istisnai olarak başarılar da kazanıyoruz bazı alanlarda. Ama Türkiye böyle olmamalıydı. Ben 78 ya- şına geldim, bakıyorum Türkiye’ye ve dünyaya, yani yazık oldu Türkiye’ye. Çok daha iyi olabilirdi. Özellikle son 20-25 seneyi iyi değerlendiremedik. Gelişme olmadı demiyorum. Yani kıyaslama şöyle yapılmalı. 20 sene önce G. Kore neredeydi, şimdi nerede. Türkiye neredeydi, şimdi ne- rede? Yurt içindeki kıyaslama hiçbir şey ifade etmiyor. Rölatif bakacaksın. Üniversiteleri meslek okulu haline getirdiler, mes- lek adamı yetiştirir üniversiteler ama meslek okulu değillerdir. Üniversite- lerde araştırma ağırlıklı olarak kaliteli üst düzey adam yetiştirirsin. Bunların sayısının fazla olması gerekmez, Türki- ye’nin kalite problemi var. Yani kaliteli adam. Hatta burada yanlış bir şeyimiz de var, elitizm… Kardeşim elit adam yetiştireceksin, elit adam yetiştire- mezsen gelişemezsin. Elit çok kaliteli, imtiyazlı, evet imtiyazlı, bütün dünyayı bu elit kadrolar kalkındırdı. Türkiye’de bu eşitlikçi anlayış, ben de böyle dü- şünüyordum eskiden, sonra yanlış düşündüğümü anladım, bizi kalite- sizliğe mahkum etti. Niçin çok kaliteli az sayıdaki insan, niye ancak ABD’de çalışan bir Nobel almış insanımız var? Koskoca ülkeyiz, şimdiye kadar neden başkalarını çıkaramadık? Hocam, çok teşekkür ederiz. Ben teşekkür ederim.
powered by ikedijital.com
RkJQdWJsaXNoZXIy MTczMDA=