Türkiye Prefabrik Birliği | Sayı: 130

SÖYLEŞİ BETON PREFABRİKASYON NİSAN 2019 ◆ SAYI :130 26 yük konut ihtiyacının giderilmesiyle ilgili. Bizim müteahhitlik sektörümüz de, o dönemlerin hemen ardından iyi eğitilmiş, donanımlı, yurt dışı gözlem ve temasları yüksek bir grup elemana sahipti. Yurt dışındaki bu büyük ihtiya- cı ve prefabrikasyonun üstlendiği rolü izliyorlar, görüyorlar. Hem Türkiye’de hem de yurtdışına açılma sürecinde bu değişiklikten pay almak, söz sahibi olmak için girişimlerde bulunuyorlar. C.A. Bu alanda üretim yapan kuruluş- lar temsilcilerinden bir Birlik kurulması fikri de o dönemlerde ortaya çıkıyor? E.K. Evet. Ben öncelikle Doğan Abi- nin, Doğan Dölcel’in adını anmalıyım. Doğan Dölcel benim gibi İTÜ’lü ama benden 4-5 dönem büyüktür, üni- versiteden tanışıklığımız yok. Ancak ilginçtir onun da üniversite ertesi yurt dışı deneyimi var, özellikle Almanya ve İsviçre’de gözlemleri ve sanırım bir yılda çalışmışlığı var. Prefabrikasyo- nun Almanya’nın, örneğin Franfurt’un yan mahallerinin imarında nasıl bir rol üstlendiğinin tanığı, teknolojinin için- de. Doğan Abi’nin Türkiye dönüşünde dostluğum gelişti, bunda ortak sanat ve müzik ilgimizin de payı var! Birliğin ilk oluşma fikri filizlendiğinde, ben de ‘goy goyculuk’ rolüyle bu ekibin için- deydim! C.A. Ekip dediniz? E.K. Evet, Doğan Abinin küçük bir fir- ması var. Ancak o sırada kuşkusuz İs- tanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de başka firmalar ve teknik kişiler bu çabanın içindeler. İzmir’in, prefabrikasyonun Türkiye’deki tarihsel süreci içinde özel bir yeri vardır. İzmir’linin genel uyanık- lılığı, konuları kavrayışındaki esneklik, bu değişik teknolojinin uygulamasında da, Betontaş gibi firmalarla İzmir’e özel bir rol vermiştir. Peşinden teknik ve entelektüel birikimi yüksek diğer müte- şebbisler, başta İstanbul Yapı Merkezi, Ersin Bey, Köksal Bey, böyle bir Birlik oluşturma kalkışmasının içinde oluyor- lar. C.A. Hemencecik te olamıyor, bir geçi- ci Yönetim Kurulu oluşuyor… E.K. Bu doğru. Çünkü o dönemde işin idari ve mali yapısı, alınacak izinler, bürokratik basamaklar hep zaman alı- yor. Heyecanın da dağılıp gitmemesi için, geçici bir Kurulla işe başlanıyor ve sonradan gerekli izinler alındıkça, res- miyet kazanıyor. Bu çerçevede İzmir Caddesinde, Galatasaraylılar Lokalin- de (Sanırım Doğan Abinin Galatasaray Liseli olmasının payı var bu mekanın seçilmesinde) Birliğin kurulma kararı- nın verildiği toplantıyı özellikle anmam gerekir. Ben demin ‘goy goycu rol’ derken, kimi konuşmalarda, benimki de dahil, bu teknolojinin Türkiye’de gelişip, kökleşmesi için Birliğin kurul- masının öneminin sürekli tekrarlandığı hararetli söylevleri kast ediyorum. C.A. Hocam, bu heyecan uzun dönem devam ediyor, 15-20 yıl. Hatta Birliğin kuruluşunun ilk beş yılında, her yıl bir teknik sempozyum düzenleniyor, çok sayıda faaliyet. Sonra bu heyecan ne- den, nasıl azalıyor? Sizin gözlemleriniz nedir? E.K. Belki 25 yıl, böyle bir canlı dö- nem. Şimdi hatırlıyorum; 25. Yıl bir- likteliğinde, İTÜ ev sahipliğinde, üni- versite Rektörlüğünden yeni ayrılmış Faruk Bey, Dekanlık görevini yine yeni devretmiş Mete Bey ki, prefabrikasyon konusunda deneyimlidir ve diğer dua- yenler vardı ve çok heyecanlı bir top- lantıydı, daha sıklıkla bir araya gelme temennisi sıklıkla dile getirildi. Ancak olamadı! Birinci neden biraz geriye gidersek; 1999 Depreminin haksız biçimde ağır faturalarından biri bu sektöre çıkarıldı. Peşinden üç beş katlı binaların önce 10-15 sonra daha çok katlılara evril- mesi sürecinde yani bu büyük bina inşaat faaliyetlerinde konvansiyonel in- şaat teknolojisi; tünel kalıp gibi gelişen kalıp teknolojileri, kalıp optimizasyonu, yerinde beton dökümünü öne çıkardı. Biraz MESA buna direndi ancak birçok önemli prefabrikasyon kuruluşu ya bu bölümlerini kapattılar ya da küçültmek zorunda kaldılar. C.A. Kalıp bu kadar mı önemli? E.K. Elbette. Alman, İsviçre orjinli kalıp firmaları vardı, kenarda iş beklerlerdi, bu optimizasyon sürecinde derhal öne çıktılar, Peri ve Doka firmaları mesela; dahası MESA tünel kalıp için kendi ka- lıplarını kendi üretecek fabrikalar kur- du. C.A. Böyle bir değişime karşı ne yapı- labilirdi? Yani prefabrikasyon sektörü farklı teknolojik ataklarla canlılığını sür- dürebilir miydi? E.K. Türkiye şartlarında sanmıyorum. Çünkü büyük işveren kuruluşları, bina inşaatlarında hemen gözledikleri de- ğişime yönelik gerekli pozisyonlarını aldılar. Prefabrikasyon sadece boş- luklu döşemelerle bina inşaatında var olabildi, kolon, kiriş ve prefabrikasyon çözümler sanayi yapılarıyla, çoğunluk sınırlı kaldı. C.A. Önümüzdeki yıllarda bu durağan- lık sektörü etkilemeyi sürdürecek mi? E.K. Ekonomik durum başka bir konu. Ancak ben son beş yılda, prefabrikas- yon sektörünün ondan önceki on yılda yaşadığı durağanlığı atlattığını, geride bıraktığını düşünüyorum, böyle bir gözlemim var. Bazı İstanbul, İzmir fir- maları ayrıldılar sektörden veya küçült- tüler bu birimlerini ancak buna karşılık Anadolunun değişik kentlerinde çok sayıda yeni prefabrik üretim tesisleri kuruldu. Bunlar her ne kadar Türki- ye’nin bütününe ulaşım vd. nedenlerle hitap edemiyor, bölgesel düzeyde ka- lıyorlarsa da, bu sektörün aklı ve biri-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTczMDA=