Türkiye Prefabrik Birliği | Sayı: 132

SÖYLEŞİ BETON PREFABRİKASYON EKİM 2019 ◆ SAYI : 132 26 Büyük bir monolotik yapı, düğüm nok- taları... Mühendisler hesap yapmayı çok severler, buna kaptırdılar mı ken- dilerini, rasyonelliği unuturlar! (Gülü- yor…) Kuvvet analizleri, açı metodu, cross metodu, enerji metodu... Hesap hepsi, mesele bu. Baktılar ki oluyor; ‘Tamam, betonu da parçalı planlaya- lım’ dediler. Ancak, işin ekonomisini unuttular. Derken bir keşif daha! Öngerme… C.A. Nasıl unuttular? E.A. Fabrikaya girip, parça parça beto- narme blokları ürettiler. Ama ne kadar inceltseler de, ağırlık sorununu ortadan kaldıramadılar! Derken bir keşif daha yaptılar; öngerme! Betonu öngermeyle sınamaya, moment aktarmaya çalış- tılar; bağlantıları çözdüler, zafiyetleri azalttılar... Yani, önce betona demir koyarak kompozit hale getirip, beto- narmeyi icat ettiler. Sonra bu pasif yapıyı ‘öngerme’ ile mühendisliğin emrine verip, ezberi bozdular. C.A. Pasif yapı? E.A. Betonarme pasif çalışan bir mal- zeme. Ne demek? Yük vuruyorsun; yükü ikiye çıkarırsan, iç gerilmeler de ikiye çıkar, betonarmedeki bu gerilme- yi değiştiremezsin. İşte bunun alterna- tifi, ‘öngerme’. Kuvveti sen seçiyorsun ve çeliği geriyorsun. Yani, gerilme derecesini seçiyor ve ona göre yeni bir hafıza yaratıyorsun. Bundan sonra uyguladığın kuvvette, gerilme artarsa öngermeli kesit bunu karşılamaya çalı- şıyor; yukarı çıkıyor veya tersine aşağı iniyor. Bunların hepsi aktif; yani çeliği yönetirsen, sistem aktifleşiyor. Bu, önemli bir malzeme ve mühendislik çözümü. Yüksek Mukavemetli çeliğe istediğin gerilmeyi verirsin. Betonarmede, bir kere ürettin mi, sen devreden çıkarsın. Öngerme ise aktif; çelik ve komposit sistem, mühendisin emrine giriyor, ona cevap veriyor, ya- şayan bir cevap! Öngermenin gelece- ği var, çünkü kesitlerin küçülmesine ve daha hafif kesitlere imkan tanıyor. Ancak, henüz yeterince bilinmiyor! Maalesef, üniversitelerde de yeterince bilinmiyor ve mühendislik öğrencileri- ne tam olarak aktarılamıyor! Savaşlar ertesi, prefabrik yapılar… C.A. Prefabrikasyonun tarihi… E.A. Dünya harpleri... Bunlarla her yer yıkıldı, altyapı yok oldu. Çok hızlı ev yapmak gerektiğinden, başladılar betonu prefrabrik olarak kullanmaya. Boyutlar küçüktü, betonu her yerde üretebildiler. Oda sıcaklığında üretimi mümkün, kimyasal reaksiyona gir- miyor, şekil değiştirmiyor. Oysa çelik ve ahşap öyle değil. Yani beton kolay, çelikten daha ekonomik, çok az enerji gerekiyor. Dolayısıyla, herkes üretti. C.A. Türkiye’de durum nasıldı? E.A. O dönemlerin mühendisleri olarak bizler de bu beton prefabrikasyonu, hesap esaslarını öğrendik ve sevdik. Böyle 10-15 meslek delisi, sevdalısı, çılgını çıktı; ekonomisini düşünmüyor ve hesabın, kurmanın zevkini gözeti- yor. İlk adımlar böyle atıldı ve sonra da gelişti. Ancak, savaş yaraları sarılıp, konut ve altyapı gereksinimleri karşılandıktan sonra, bu endüstri, Avrupa’da pazar bulamamaya başladı... Bizde de kü- çük sanayiciler, fabrikalar üretmişti beton prefabrikasyonu, çeliğe göre ucuz diye. Ve sonra da, satamaz hale gelindi! Sonrası, 1999 depremi... C.A. Sanırım 1990’lardayız... E.A. Evet... Derken, 1999 İzmit, Göl- cük Depremi geldi. Bu, ne yazık ki, be- ton prefabrikasyon için de bir milattır. Üzülüyorum söylemeye; prefabrikçiler iyi sınav veremedi bu depremde. Fakat sistem hatası, hesap yanlışı nedeniyle değil! Bütünüyle mühendislik, uygula- ma hataları, şartname ve prensiplerin takip edilmeyişiyle ilgiliydi. İzmit ve çevresinde depremin etkilediği alanda, bizim yani Yapı Merkezi’nin projelendi- rip uyguladığı 102 fabrika ve yapımız vardı. Hiçbirine bir şey olmadı; ama ne fayda, insan sevinemiyor bile. Ni- çin onlara bir şey olmadı? Çünkü Yapı Merkezi depreme çok önem veriyor, çünkü deprem bu ülkenin gerçeği. Dolayısıyla, onu çok iyi bilmemiz ge- rektiğini düşündük, depremi anlamaya calıştık hep; en başından, ilk yıllarımız- dan itibaren. Nerede deprem olsa, er- tesi gün ortağım Köksal’la hemen dep- rem bölgesine giderdik. Depremlerle ilgili en geniş, en detaylı arşiv bizdeydi; İmar Bakanlığı’nda yokken. C.A. Sanırım depremin ve etkilerinin analiz edilmesi için gidiyordunuz... E.A. Evet tam da bu! 1967 Akyazı dep- reminde, Sakarya’daki Valilik Binası yeni bir yapıydı, çok büyük hocaların statik hesapları vardı, mimarı iyiydi; ama yapı çok zarar görmüştü. Devlet oraya yatırım götüremez oldu, çünkü valilik binası çalışmıyor, onlar da ça- dıra çıkmış. Devlet ilk önce yıkılıp ye- niden yapılması için karar verdi. Yeni bina 6 milyon lira, eskisi 4 milyon, yıkması 2 milyon, oldu mu 12 milyon! 1965’teki Galata Kulesi çalışmamızı biliyorlar; Sakarya’daki bayındırlık mü- dürü çağırdı bizi, “bir tamir yolu yok mudur?” diye. C.A. Deprem bölgesine gidiyorsunuz. E.A. Bakalım inceleyelim dedik, gittik. O zamana kadar, yapıların periyodu pek bilinmiyordu. Yapının ve zeminin periyodları birbirine yakınsa, rezo- nansa benzer bir olay olur. Bu, pre- fabrikasyonda çok önemli. Binaların

RkJQdWJsaXNoZXIy MTczMDA=