Türkiye Prefabrik Birliği | Sayı: 134

madığından deprem sırasında izolatör- lerin yaptığı maksimum yerdeğiştirme değeri tam olarak bilinmemesine kar- şın izolatörlerin birinde yerinde yapı- lan incelemede izolatörün deplasman kapasitesinin çok düşük değerlerinde deplasmanların olduğu anlaşılmakta- dır. Yapılan gözlemlerde binanın yer- değiştirmesine ait izler aranmış, ancak yalıtım elemanlarındaki en içteki koru- yucu tabaka kaldırılamadığı için yalıtım sisteminin yaptığı yerdeğiştirmenin iz- leri tam olarak gözlenememiştir. Bütün bunlara karşın izolatör sistemi deprem sırasında görevini yapmış, hastanede- ki faaliyetler kesintisiz olarak deprem sonrasında da sürmüştür. Şekil 47’de görülen taşıyıcı olmayan duvar üst yapı ile birleşik olarak üre- tilmiştir. Bu üretim hatasına karşın duvarda sınırlı düzeyde çatlaklar oluş- muştur. Buradan, üst yapının duvarın olduğu bölgede sınırlı düzeyde de olsa hareket ettiği sonucu çıkartılabilir. Bu depremde yapıya ulaşan ivmelerin, tasarım depreminde beklenen ivme- lerin çok altında olduğunu da belirt- mek yerinde olur; başka bir deyişle, mevcut izolasyon sisteminin gerçek performansının henüz test edilmediği bilinmelidir. Yer yer yıkıcı olan bu dep- remde, Elazığ Fethi Sekin Şehir Has- tanesinin, yapısal olmayan elemanları dahil hasar almaması böylece hasta- nenin deprem sonrası işlevini sürdür- mesi olumlu ve önemlidir. Yapı sağlığı izleme sistemlerinin bir an önce bu tip yapılara kurulması, binaların deprem davranışını değerlendirmek ve yeni bil- giler elde etmek adına oldukça önemli ve gereklidir. Bölgede herhangi bir çelik yapıda önemli bir soruna ulaşıldığı bilgisi gel- mediğinden bu yapı grubu için bu ma- kalede yer ayrılmamıştır. 3. SONUÇ VE ÖNERİLER 24 Ocak 2020 Doğanyol (Malatya) - Sivrice (Elazığ) Depremi (M w 6.7- Doğu Anadolu Fay Zonu) sonrasında depremden etkilenen yerleşim bölgele- rindeki mevcut binalar üzerinde yapı- lan gözlemler paylaşılmıştır. Öncelikle depremin özelliklerinden söz edilmiş, sonra sırasıyla yığma/kargir, ahşap kırsal ve geleneksel binalarda, beto- narme binalarda, prefabrike binalarda ve özel binalarda (taşıyıcı sistem ba- kımından) meydana gelen yapısal olan ve olmayan hasarlar olası nedenleriyle birlikte incelenmiştir. Hızlı bir tarama yapılması gerektiğinden, biri dışında, binaların projelerine ulaşmak mümkün olamamıştır. Yapıların deprem yükleri altındaki performanslarına etki eden faktörler sıralanmıştır. Hasarsız yapı- larda izlenen iyi performansın da ne- denleri üzerinde durulmuştur. Türkiye’de meydana gelen önceki yı- kıcı depremlerden çıkartılan derslerin çoğu bu depremden de elde edilmiştir; değişen önemli bir durum yoktur. Mü- hendislik hizmeti görmeyen yapılarda hasarlar daha yoğun olup kısmi ya da tümsel göçmeler bu depremde de ya- şanmıştır. Malzeme kalitesinden baş- layan, taşıyıcı sistemdeki düzensizlik- lere, tasarım hatalarından uygulama hatalarına kadar giden pek çok neden tek başına ya da çoğu zaman birlikte olduğunda yapılarda performans bek- lenen düzeye çıkamamaktadır. Özel- likle 1999 yılı öncesi binalardaki hasar düzeyleri, bu yıldan sonra yapılanlarla karşılaştırıldığında daha fazladır. Türki- ye’de pek çok binanın deprem etkileri- ne bile gerek kalmadan göçtüğü bilin- mektedir; bölgedeki mevcut binalarda yapılan bu incelemede de özellikle eski denebilecek betonarme binaların mevcut yapı stoğumuzun en sorunlu binaları olduğu gerçeğini bir kez daha doğrulamıştır. Deprem sırasında özel- likle yatay yerdeğiştirmelerin sınırlana- madığı betonarme iskelet türü çok katlı yapılarda önemli sorunlar bulunmakta- dır. Şehir merkezlerinde genelde bitişik düzende inşa edilmiş halde bulunan bu binaların depremde çarpışma/çekiçle- me problemi çok yaygın olup güçlen- dirme yapılsa bile bu olumsuz durum ortadan kaldırılamamaktadır. Yapılan incelemeler sonunda yapısal olmayan elemanlardaki hasarların da binaları kullanılmaz hale getirdiği çok sayıda örnekler görülmüştür. Bu bina- lardan bazıları onarılmış, tekrar kullanı- ma açılmış ve sonucunda azımsanma- yacak ekonomik kayıplar yaşanmıştır. İncelenen binaların pek çoğunda de- ğişik düzeylere varan yapısal olan ya da olmayan hasarların sınıflandırıl- masında ve yapı için “doğru” kararın verilmesinde güçlükler yaşandığı anla- şılmaktadır. Yapılması gerekenin, “ye- nileme” ve “güçlendirme” arasındaki hassas sınırın çok doğru bir biçimde çizilebilmesi olduğu açıktır. Kuşkusuz, performansı uygun olan yapıların güç- lendirilmesine de gerek yoktur; buna, ancak uzman ekiplerce karar verile- bileceği bilinmektedir. Özellikle son yönetmeliklere uygun olarak tasarla- nan ve inşa edilen yapılarda hasarın beklendiği üzere minimum seviyeler- de kaldığını söylemek güç değildir. Unutulmaması gereken bir nokta ise özellikle büyükşehir merkezlerinde öl- çülen en büyük yer ivmelerinin bekle- nen değerlerin çok altında olduğudur. Başka bir deyişle, mevcut binalarda izlenen hasarlar, göçmeler daha bek- lenen deprem etkilerine ulaşmadan yaşanmıştır. Hasar/göçme izlenmeyen yapılarda bundan sonra beklenen yer ivmeleri altında hasar/göçme olmaya- cağı sonucu çıkartılmamalıdır. Bölgedeki prefabrike binaların yapısal performanslarının bu deprem etkisi al- tında uygun olduğunu söylemek müm- kündür. Çok iyi denebilecek uygulama-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTczMDA=