Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  21 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 21 / 64 Next Page
Page Background

MAKALE

BETON PREFABRİKASYON

NİSAN 2015

SAYI : 114

19

Yazarken ve Konuşurken Yapılan

Kimi Küçük Yanlışlar

En çok önem vermesi gerekenler

de dahil, toplumun her kesiminde

Türkçe’ye duyulan saygının, konuşur-

ken ve yazarken gösterilen titizliğin,

Türkçe’yi geliştirme sorumluluğunun

giderek azaldığını gözlemliyoruz. Üs-

telik bu durum kimseyi rahatsız etmez

gözükmektedir.

Elbette diller birbirlerinden sözcükler

alırlar ve birbirlerini etkilemişlerdir. Bu

yüzden en büyük diller bile yeniden

arınma kuralları getirmişlerdir kendi-

lerine. Ama dilde yaşadığı sürece bu

sözcükleri doğru telaffuz etmek (söy-

lemek) ve doğru yazmak gerekir.

Son yıllarda devlet büyüklerinin ve te-

levizyon haber ve yorumcularının, dizi

oyuncularının kimi sözcükleri dillen-

dirirken yaptıkları yanlışlar, anlayanı

rahatsız eden bir düzeye ulaşmıştır.

Çocuk ve gençlerin bu telaffuzları doğ-

ru kabul etmesi ve o sözcükleri –onları

örnek alarak– onlar gibi söylemeye

başlaması doğaldır. Bu gerçek, benim

bu konudaki rahatsızlığımı bir kat daha

artırıyor. Bu duygular içinde, konuya

dikkat çekmenin ve sık sık yinelenen

ve beni çok rahatsız eden birkaç ör-

neği bir yazıyla dile getirmenin yararlı

olabileceğini düşündüm.

1) Dilimize Arapça’dan geçmiş kimi

sözcüklerde “uzun a”, “uzun i”

ve “uzun u” sesleri bulunur. Kısa

olarak telaffuz edilen “a”, “i” ve

“u”lardan ayırmak için, bu uzun

sesleri gösteren harflerin üzerine

“uzatma işareti” (şapka) koymak

gerekir. Eskiden bunların kimileri

üzerine şapka konulur, kimi çok

bilinenlerine konulmazdı. Öyle bir

zaman geldi ki uzatma işareti ta-

mamen kaldırıldı. Ve ondan sonra-

dır ki telaffuzda çok büyük yanlışlar

ortaya çıkmaya başladı.

a) Öncelikle bu şapkanın “inceltme

işareti” değil, yalnızca “uzatma

işareti” olduğunu kabul etmemiz

gerekiyor. Bu nedenle örneğin,

Türkçe’deki bütün “l” sesleri ince

olduğu için –

lamba

gibi,

reklam

gibi– bu harften sonra gelen sesli

harflerin üzerine şapka koymak ge-

rekli değildir.

b) “Yükselti” anlamındaki “

râkım

sözcüğü gibi nisbeten az kullanılan

sözcüklerdeki uzun sesli harflerin

üzerine herhâlde şapka konulma-

lıdır. Televizyonlarda spikerlerin

râkım sözcüğünü genellikle –

takım

der gibi–

rakım

şeklinde yanlış

söylediklerine tanık oluyoruz.

Aynı yanlış oldukça sık kullandı-

ğımız “

dünyâ

” sözcüğü telaffuz

edilirken de yapılıyor ve kimilerince

ikinci hecesi kısa söyleniyor; ikinci

heceyi uzatarak söylemek gerekir.

c) Kimi zaman da kısa hecenin –yan-

lış olarak– uzun telaffuz edildiğini

görüyoruz. Son yıllarda devlet bü-

yüklerimiz “

meclis

” sözcüğünün

ikinci hecesini nedense ısrarla

meclîs şeklinde uzatarak söy-

lemektedirler. Benzer bir yanlış

kimi haber spikerlerince “

kabine

sözcüğü kullanılırken de yapılı-

yor; ikinci hece uzatılarak

kabîne

şeklinde söyleniyor. Oysa dili-

mize Fransızca’dan geçmiş olan

“bakanlar kurulu” anlamındaki bu

sözcüğün üç hecesi de kısadır.

Aynı yanlış zaman zaman “

levha

derken de yapılıyor;

levhâ

değil,

sözcüğün ikinci hecesi kısadır.

Hele futbolcu ve güreşçilerin –ha-

sımlarından söz ederken– çok sık

kullandıkları “

rakip

” sözcüğünü,

“i” yerine “a”yı uzatarak

râkip

şek-

linde söylemeleri, yanlıştan da öte

ayıp oluyor artık. Üstelik anlam da

değişiyor,

râkip

“binen” demek.

Ya “

hakem

” yerine

hâkem

diyen-

ler?. Tez günde bu hâkem rezaleti-

ne bir son vermek zorundayız!

d) Dahası aynı sözcükte kısa hece-

nin uzun, uzun hecenin kısa telaf-

fuz edildiğine bile tanık oluyoruz.

Örneğin “

zinâ

” sözcüğü

binâ

gibi

söylenir, yani ilk hecesi kısa, ikinci

hecesi uzundur. Oysa birara zinâ

konusu gündemdeyken büyükle-

rimiz ve her şeyi bilen televizyon

yorumcularımız ısrarla

zîna

diyor-

lardı.

Benzer bir yanlış “

ahî

” derken de

yapılıyor. Arapça “erkek kardeş,

birâder” demek olan bu sözcük,

devlet büyüklerimiz tarafından ıs-

rarla

âhi

şeklinde söyleniyor. Özel-

likle “ahîlik haftası” kutlanırken on-

larca kez söylenilen bu sözcüğün

sürekli yanlış telaffuzundan insana

fenalık geliyor.

Şinasi ACAR

(Y. Müh. İTÜ)

TPB Kurucu Yönetim Kurulu ve (1984-1994) Dönemi Yönetim Kurulu Üyesi