MAKALE
BETON PREFABRİKASYON
NİSAN 2015
◆
SAYI : 114
19
Yazarken ve Konuşurken Yapılan
Kimi Küçük Yanlışlar
En çok önem vermesi gerekenler
de dahil, toplumun her kesiminde
Türkçe’ye duyulan saygının, konuşur-
ken ve yazarken gösterilen titizliğin,
Türkçe’yi geliştirme sorumluluğunun
giderek azaldığını gözlemliyoruz. Üs-
telik bu durum kimseyi rahatsız etmez
gözükmektedir.
Elbette diller birbirlerinden sözcükler
alırlar ve birbirlerini etkilemişlerdir. Bu
yüzden en büyük diller bile yeniden
arınma kuralları getirmişlerdir kendi-
lerine. Ama dilde yaşadığı sürece bu
sözcükleri doğru telaffuz etmek (söy-
lemek) ve doğru yazmak gerekir.
Son yıllarda devlet büyüklerinin ve te-
levizyon haber ve yorumcularının, dizi
oyuncularının kimi sözcükleri dillen-
dirirken yaptıkları yanlışlar, anlayanı
rahatsız eden bir düzeye ulaşmıştır.
Çocuk ve gençlerin bu telaffuzları doğ-
ru kabul etmesi ve o sözcükleri –onları
örnek alarak– onlar gibi söylemeye
başlaması doğaldır. Bu gerçek, benim
bu konudaki rahatsızlığımı bir kat daha
artırıyor. Bu duygular içinde, konuya
dikkat çekmenin ve sık sık yinelenen
ve beni çok rahatsız eden birkaç ör-
neği bir yazıyla dile getirmenin yararlı
olabileceğini düşündüm.
1) Dilimize Arapça’dan geçmiş kimi
sözcüklerde “uzun a”, “uzun i”
ve “uzun u” sesleri bulunur. Kısa
olarak telaffuz edilen “a”, “i” ve
“u”lardan ayırmak için, bu uzun
sesleri gösteren harflerin üzerine
“uzatma işareti” (şapka) koymak
gerekir. Eskiden bunların kimileri
üzerine şapka konulur, kimi çok
bilinenlerine konulmazdı. Öyle bir
zaman geldi ki uzatma işareti ta-
mamen kaldırıldı. Ve ondan sonra-
dır ki telaffuzda çok büyük yanlışlar
ortaya çıkmaya başladı.
a) Öncelikle bu şapkanın “inceltme
işareti” değil, yalnızca “uzatma
işareti” olduğunu kabul etmemiz
gerekiyor. Bu nedenle örneğin,
Türkçe’deki bütün “l” sesleri ince
olduğu için –
lamba
gibi,
reklam
gibi– bu harften sonra gelen sesli
harflerin üzerine şapka koymak ge-
rekli değildir.
b) “Yükselti” anlamındaki “
râkım
”
sözcüğü gibi nisbeten az kullanılan
sözcüklerdeki uzun sesli harflerin
üzerine herhâlde şapka konulma-
lıdır. Televizyonlarda spikerlerin
râkım sözcüğünü genellikle –
takım
der gibi–
rakım
şeklinde yanlış
söylediklerine tanık oluyoruz.
Aynı yanlış oldukça sık kullandı-
ğımız “
dünyâ
” sözcüğü telaffuz
edilirken de yapılıyor ve kimilerince
ikinci hecesi kısa söyleniyor; ikinci
heceyi uzatarak söylemek gerekir.
c) Kimi zaman da kısa hecenin –yan-
lış olarak– uzun telaffuz edildiğini
görüyoruz. Son yıllarda devlet bü-
yüklerimiz “
meclis
” sözcüğünün
ikinci hecesini nedense ısrarla
meclîs şeklinde uzatarak söy-
lemektedirler. Benzer bir yanlış
kimi haber spikerlerince “
kabine
”
sözcüğü kullanılırken de yapılı-
yor; ikinci hece uzatılarak
kabîne
şeklinde söyleniyor. Oysa dili-
mize Fransızca’dan geçmiş olan
“bakanlar kurulu” anlamındaki bu
sözcüğün üç hecesi de kısadır.
Aynı yanlış zaman zaman “
levha
”
derken de yapılıyor;
levhâ
değil,
sözcüğün ikinci hecesi kısadır.
Hele futbolcu ve güreşçilerin –ha-
sımlarından söz ederken– çok sık
kullandıkları “
rakip
” sözcüğünü,
“i” yerine “a”yı uzatarak
râkip
şek-
linde söylemeleri, yanlıştan da öte
ayıp oluyor artık. Üstelik anlam da
değişiyor,
râkip
“binen” demek.
Ya “
hakem
” yerine
hâkem
diyen-
ler?. Tez günde bu hâkem rezaleti-
ne bir son vermek zorundayız!
d) Dahası aynı sözcükte kısa hece-
nin uzun, uzun hecenin kısa telaf-
fuz edildiğine bile tanık oluyoruz.
Örneğin “
zinâ
” sözcüğü
binâ
gibi
söylenir, yani ilk hecesi kısa, ikinci
hecesi uzundur. Oysa birara zinâ
konusu gündemdeyken büyükle-
rimiz ve her şeyi bilen televizyon
yorumcularımız ısrarla
zîna
diyor-
lardı.
Benzer bir yanlış “
ahî
” derken de
yapılıyor. Arapça “erkek kardeş,
birâder” demek olan bu sözcük,
devlet büyüklerimiz tarafından ıs-
rarla
âhi
şeklinde söyleniyor. Özel-
likle “ahîlik haftası” kutlanırken on-
larca kez söylenilen bu sözcüğün
sürekli yanlış telaffuzundan insana
fenalık geliyor.
Şinasi ACAR
(Y. Müh. İTÜ)
TPB Kurucu Yönetim Kurulu ve (1984-1994) Dönemi Yönetim Kurulu Üyesi